Arykanda Antik Kenti Finike Elmalı Karayolu üzerinde Arif Köyü
sınırları içinde yer alır. Finike´ye 30 km uzaklıktadır.
Günümüzde kazı, bakım ve temizlik çalışmaları süren antik
kent kat kat teraslara kurulmuştur. Arykanda Antik Kentinin tümünü
gezmek için yaklaşık 1 saat zaman ayırmak gerekiyor. Muhakkak gezilmesi
görülmesi gereken Antalya yöresindeki önemli antik kentlerden
biridir.
Arykanda Antik Kenti´nin ismi Likya dilinde "Ary-ka-wanda",
"yüksek kayalığın yanındaki yer" anlamına gelmektedir. Kentin adının
filolojik açıdan yerli Anadolu dilini yansıtması, bölgenin en eski
şehirlerinden biri olduğunu göstermektedir.
Şehir tarihinin İ.Ö. 5.y.y. dayandığı sanılmaktadır.
Eski ismi Phoenicus, Fenikeliler tarafından M.Ö. 500’lerde, liman kenti
olarak kurulmuştur. M.Ö. 2. Bin yıldan beri var olduğu arkeolojik araştırmalar
neticesinde kanıtlanmıştır.
Dünyaca meşhur portakalı, doğası ve tarihiyle Finike Antalya’nın pek
bilinmeyen saklı kalmış ilçelerinden biri...
Kaliforniya Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Finike
portakalının dünyanın en lezzettli portakalı olarak bilinen Kaliforniya
portakalından daha kaliteli olduğu tesbit edilmiştir.
Portakal bahçeleri, tertemiz plajı ve turkuaz koylarıyla
gürültüden uzak, insana huzur veren Finikede gezinizde
çekirdeksiz, sulu ve tatlı portakallardan bol bol yiyeceksiniz.
Türkiye´nin en güzel yürüyüş rotalarından birisi:
Gelidonya Feneri Tarihi Likya Yolu´nda bulunan Gelidonya Feneri, Türkiye
kıyılarının en yüksek fenerİ olma özelliğini taşıyor.
Akdeniz´in çam ve adaçayı kokulu ormanı ile masmavi suları
arasında kalan Gelidonya Feneri, manzarasıyla da bölgenin en etkileyici
alanlarından biri olarak nitelendir.
Turunçova ve Sahilkent Beldeleri sınırlarında yer alan Limyra Antik Kenti,
Toçak Dağı’nın güney eteklerinde, genellikle erken dönem
yapıların yer aldığı akropol ile onun hemen güneyinde, şimdi karayolu ile
ayrılan düzlükte Roma ve Bizans Çağı surları içinde kalan
alanı kapsamaktadır. Limyra’nın adı, Likçe yazıtlarda
“Zemuri” olarak geçer. Bu da şehrin en azından İÖ
5´inci yüzyıldan itibaren yerleşim gördüğünün
kanıtıdır. Şehrin en aktif dönemi, İÖ 4´üncü yüzyılın
ilk yarısında Likya Kralı Perikle zamanıdır ki bu dönemde Limyra,
Likya’nın başkenti durumundadır.
Limyra, Likya Bölgesinin en çok kaya mezarına sahip kentlerinden
biridir. Antik kentte dört yüzü aşkın kaya mezarı yer almakta ve
çoğu mezar Likya dilinde yazılmış kitabeleriyle ismen bilinmektedir.
Aziz Nicholaos’ın piskoposluk yaptığı ve bu nedenle tüm Orta Çağ
boyunca ününü sürdüren Myra önemli bir Lykia kenti
olup ismi "Yüce Ana Tanrıçasının yeri" anlamına gelmektedir.
Lykia dilinde "Myrrh" olarak geçen Myra, Demre ovasını kuzeybatıdan
çeviren dağların denize bakan yamacına kurulmuştur.
Önceleri bugünkü kaya mezarlarının üzerindeki tepeden
kurulan şehir daha sonraları aşağıya inerek genişlemiş ve Lykia’nın çok
önemli altı büyük kentinden birisi olmuştur. Kentin M.Ö. IV.
yüzyılda basılan ilk sikkesi üzerinde ana tanrıça kabartması
vardır.
Antik kaynakların M.Ö. I. yüzyıldan itibaren Myra’dan bahsetmelerine
rağmen, kaya mezarlarından ve bastıkları sikkelerden, şehrin en az M.Ö. V.
yüzyılda var olduğu anlaşılmaktadır.
Antalya’nın Kumluca ilçesinde, Olympos Milli Parkı sınırları içinde yer alan Olympos Antik Kenti, Tanrılar Kenti olarak anılıyor. Çam ormanı içinde yer alan antik kentte bir yandan tarihi koklarken bir yandan kendinizi turkuaz sularda yüzerken bulabiliyorsunuz. Olympos M.Ö 2. yüzyılda Seleukoslar tarafından kurulmuş. Kesin kuruluş tarihi bilinmiyor ama M.Ö 167-168 yıllarında basılan Likya Birlik sikkelerinde adı geçiyor.
Olympos Antik Kenti’nin günümüze ulaşan kalıntılarının çoğu Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine ait. Orman içinde yer alan antik kent, hem tarihi koklayacağınız hem de turkuaz rengi sularda yüzebileceğiniz eşsiz güzellikte bir yer. Kentin içinden Akçay (Olympos Çayı) akıyor. Olympos Çayı’nın güney yakasında Güney Nekropolü, Alkeltis Lahdi, surlar, tiyatro, hamam var. Kuzey yakasında Kuzey Nekropolü, Roma tapınağı, anıtsal mezar, mozaikli yapı, liman anıt mezarları, kaptan Eudomos lahdi ve Ceneviz kalesi var. Olympos Antik Kenti Antalya’ya her gelen ziyaretçinin günübirlik de olsa mutlaka görmesi gereken bir doğa ve tarih harikasıdır.
Demre de bir köyde fakir bir adam ve üç kızı yaşarmış. O
günlerde bir genç kızın çeyizi ne kadar büyükse,
evlilik şansı o derecede artarmış. Eğer hiç çeyizleri yoksa, kızlar
köle olarak verilirmiş. İşte bu fakir adamın kızlarının hiç
çeyizi olmadığı için köle olarak satılmak üzerelerdir. Bir
gün bu fakir adamın evinin penceresinden üç kese altın atılır. Bu
keseler kurumak üzere sobanın önüne konulan ayakkabıların yanına
düşer. Bu altın keselerinin Aziz Nikolas tarafından atıldığı ortaya
çıkar. Bu, şimdilerde çocukların Aziz Nikolas’ın, yani Noel
Baba’nın hediyelerini özlemle beklerken uydukları bir gelenek haline
gelir.
İ.S. 245 yılında Fethiye yakınlarında Patara kentinde doğan St.Nicholas
ölümü olan İ.S. 326 yılına değin Anadolu’da yaşamış bir
azizdir. Yaptığı yardımlarla çevresinde sevgi bağı oluşturan St.Nicholas,
denizcilerin ve çocukların koruyucusu olarak Noel Baba adı ile bu güne
değin yaşatılarak efsaneleştirilmiştir. Öldükten sonra Demre’de
gömülmüş ve adına kilise yaptırılmıştır.
Eski Çağ’ın ünlü liman kenti Phaselis, M.Ö. 7.
yüzyılda Lakios önderliğinde Rodoslu koloniciler tarafından kurulmuş.
Kuruluşundan bir yüzyıl sonra tüm Anadolu kentleri gibi Pers egemenliğine
giren antik yerleşim bir süre Delos Deniz Birliği’ne üye olsa da
M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’e teslim olmuş.
Antik kentteki limanlar kuzey, merkez ve güney liman olarak adlandırılıyor. 3
limanının sağladığı zenginlik nedeniyle tarihi boyunca korsan saldırılarına maruz
kalan kent, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından ele
geçirilmiş ve hemen ardından Lykia Birliği’ne katılmış.
Roma idaresindeyken imparatorların ziyaret ederek onurlandırdıkları antik yerleşim,
Bizans döneminde piskoposluk merkezi unvanını almış.
Cennetten bir köşe yapmışlar, adını Adrasan koymuşlar.
Adrasan (Çavuşköy), çevresi çam ağaçları ile kaplı
muhteşem bir koy. Denizi, kumu ve ormanlarıyla son derece ilginç doğal
güzellikleri barındırıyor.
Musa Dağı’nın eteklerinde, saklı bir cennet olan Sazak Koyu, dik bir yamacın
arkasına saklanmış Ceneviz Koyu ile sırt sırta bulunmaktadır. Bunlara eşlik eden
Yalancı Koy ile birlikte, adeta muhteşem üçlü oluştururlar. Koyun
arkasındaki geniş ormanlık alanda, Adrasan’a kadar uzayan bir orman yolu
vardır. Ulaşım çoğunlukla tekneler ile sağlanır. Koyda yüzerken deniz
kaplumbağları ve çeşitli balıklar size eşlik etmektedir. Bu gezilerde varsa
yanınıza deniz gözlüğü, şnorkel ve palet almayı unutmayınız.
"Türkiye’nin Maldivleri" olarak bilinen Suluada Adrasan mevkiinde yer almakta olan bir Akdeniz adasıdır. Antalya Körfezi’nin en batı ucu olan Gelidonya Burnu’na yaklaşık olarak 7 kilometre uzaklıkta bulunur. Akdeniz’de görebileceğiniz en güzel turkuaz sulara sahiptir. Birçok canlıya yuva olan ve biyoçeşitlilik açısından zengin bir bölge, tarih boyunca suyunun şifalı olduğuna inanılıyor. Bu kadar popüler olmasındaki sır, deniz suyu ve kumun renginde yatıyor, adaya yalnızca deniz yoluyla ulaşım sağlanıyor.
Akseki koyu, Adrasan’a yakın yüz ölçümü en geniş
koydur. Deniz tarafından baktığınızda koyun sağ tarafı alçak, Sol tarafı ise
yüksek kayalıklarla çevrelenmektedir. Adını beyaz renkli bıçak
gibi sert bir alet ile kesilmiş gibi duran dik yamaçlı kayalıklardan
almıştır. Civarda bulunmayan şahane ince kuma sahip muhteşem bir plajı vardır.
Etrafı ise tamamen kızıl çam ağaları ile çevrilidir. Eski
çağlardan ince deniz kumunun peeling etkisi ile cildi güzelleştirdiği
bilinmektedir. Her daim çarşaf gibi bir denize sahip olan koy şiir gibi bir
güzelliği sahip muhteşem bir koydur.
Akdeniz sahil şerinde Olympos ve Adrasan arasında yer almakta, Adrasan’a en
yakın koylar arasındadır. Akseki koyuna ulaşım Adrasan’dan tekne ile ulaşımı
mümkündür.
Ceneviz koyu Akdeniz sahil şeridi boyunca göreceğiniz bakir kalmış koylardan
biridir. Temizliği ve berrak suları ile kendini hayran bırakan koy Adrasan ve
Olympos arasında bulunmaktadır. Kara yolu ulaşımı bulunmayan Ceneviz koyuna
Adrasan’dan kalkan tekneler ile ulaşmak mümkündür. Rivayete
göre eskiden Akdeniz korsanların sığınaklığını yapmıştır.
Çevresinde neredeyse hiç doğal olmayan ışık kaynağı olmamasında
dolayı, geceleride muhteşem bir yıldız manzarası izlenebilen koy, gündüz
ayrı gece ayrı bir haz vermektedir. Ceneviz koyu tekne turu bu güzellikleri
gözlerinizle görmeniz açısından mutlaka çıkmanız gereken bir
deneyimdir. Hayatı keyifli biçimde yaşayan doğa severlerin tabiat ile dost
olanların unutamayacakları bir görseldir.
Hiç el değmemiş ve çamların arasına adeta kendini gizlemiş bu koyun adı Korsan. Bir tarafı Adrasan, bir tarafı Olimpos, biraz yukarısında da Gelidonya Feneri ile çevrili Korsan Koyu Antalya’nın saklı cennetlerinden biri. Doğası ve denizinin rengiyle harika bir koy.
Kale Köyü eski Simena antik kenti üzerine kurulmuştur. Bulunan
yazıtlardan kentin tarihini M.Ö. IV. yüzyıla kadar indirebiliyoruz. Simena
kalesi Orta Çağ´da kullanılmıştır.
Orta Çağ surlarının oluşturduğu iç kalede, kalıntıları birkaç
bloktan ibaret olan bir tapınak ile bu tapınakla irtibatlı bir stoada yer almıştır.
Ayrıca yine kale içinde, doğal kayaya oyulmuş 7 oturma sırası ile 300 kişilik
bir tiyatro yer alır ki bu, Lykia şehirleri içinde en küçük
tiyatrodur.
Kaya mezarının üzerinde, düzgün bloklardan oluşan Roma Devri duvarı
ve onun üzerinde de mazgalları ile geç devir suru vardır.